Omikron nereden çıktı?

-
Aa
+
a
a
a

Selim Badur, salgının seyrinde yeni çıkan omikron varyantı üzerine konuşuyor ve yeni varyantlarla birlikte vaka sayılarının da artmasıyla dünya üzerinde alınan önlemler üzerine bilgiler aktarıyor. 

laboratuvar'da omikron varyantı örneği
Selim Badur'la Korona Günleri: 29 Kasım 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 29 Kasım 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(29 Kasım 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

 

Ömer Madra: Günaydın Selim bey, merhabalar!

Selim Badur: Günaydın, günaydın efendim, günaydın Özdeş, herkese iyi haftalar!

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: Böyle çok kapalı ve çok rüzgarlı, lodoslu bir İstanbul sabahından herkese günaydın! Geçen haftadan bu yana olgu sayılarına bakıyoruz, ilk yaptığımız şey her programda, günlük ortalama 559.466, yani yine bir artış olduğu görülüyor. 400 bandından 550-560 bine çıktık. Dünyada küresel boyutta saptanan yeni Covid-19 olgu sayısı toplam 261 milyonu geçti. Ölenlerin, yaşamını yitirenlerin sayısı da 5.1 milyon kadar. John Hopkins’in sıralamasında son 28 günlük gelişmelere bakıyorlar; Türkiye beşinci sırada, ABD birinci sırada, uzun süredir İngiltere ikinci sıradaydı, daha sonra ikinci sırayı Almanya aldı: ABD, Almanya, İngiltere, Rusya ve sonra Türkiye geliyor. Dünyada şimdiye dek 7.6 milyar doz aşı kullanıldı, dünyanın 54%’ü tek doz aşıyla bağışıklandı, ama gelişmekte olan ülkelerde bu oran ne yazık ki hâlâ %5.7, insanlar aşıya erişemiyor. Türkiye’nin %59,2’si tam aşılı. Türkiye’de yaşayanların yaklaşık 50.3 milyonu tam aşılı. 

ÖM: “Ne diyeceğimi bilemiyorum” dediniz de hemen bir araya gireyim, belki de taammüden cinayet teşebbüsü diye adlandırabiliriz.

SB: Size dinleyicilerden gelen birtakım mailler var; programa başlarken üç maile değinip oradan, bu gündeme oturan bu omikron’dan, yeni varyanttan bahsetmek istiyorum. Bu vereceğim haberlerden bir tanesi de zaten aşı ve Afrika ülkeleriyle ilgili, ama önce gelen maillere değineyim müsaade ederseniz. İlk mail sayın İnci Ardıç’tan geldi, kendisi Avusturya’dan, Viyana’daki ofisinden güne her sabah Açık Radyo ile başlıyormuş. Program ve yayın için Açık Radyo’ya teşekkür etmenin dışında, bizim geçen hafta bahsettiğimiz şekliyle, Avusturya’da Şubat 2022 itibariyle herkesin zorunlu olarak aşılanması gündemde, böyle bir konu gündeme getirmiştim. O konuda şöyle demiş sayın Ardıç: “Aşı zorunluluğu hâlâ tartışılıyor ve eğer olursa şubat ayından itibaren getirileceği konuşuluyor. Biraz, insanları motive etmek için, aşı olmaları için böyle bir yasa tasarısı hazırladıklarını düşünüyoruz. Zorunluluğa tabi tutulacaklarına kimse inanmıyor aslında. Şu anda sokağa çıkma yasağı yok, ancak postane, gıda marketleri, eczaneler ve bankalar gibi kamu alanları dışındaki bütün özel işletmeler, dükkanlar, kongreler, sosyal buluşma etkinlikleri, toplantılar ve bütün gastronomi kapalı, okullar açık.” Bu şekilde bir bilgi vermiş, çok teşekkür ederim kendisine bu uyarısı için. İkinci mail yine Açık Radyo dinleyicilerinden sayın İnsan Tunalı’dan geldi; özellikle omikronla ilgili birtakım bilgileri paylaşıp bunları dikkatlice okuduğunu ve bizim pazartesi sabahı omikronla ilgili, yeni varyantla ilgili tüm yorumlarımızı merak ettiğin yazmış. Kendilerine teşekkür ederim, ilgileri ve gönderdikleri için. Üçüncü ve son değinmek istediğim nokta da ABD’de çalışan bir Türk hekim Derin Allart’tan, kendisini aylar önce Önce Sağlık programında ABD’de ne oluyor öğrenmek için, konuşmak için konuk almıştık. Derin de düzenli olarak bizi ABD’de, kendi hastanesinde görev yaptığı yerde olup bitenler konusunda bilgilendirmekte. Birazdan Derin’in de mailine döneceğim. Buradan omikrona geçeceğim, daha doğrusu Afrika’ya geçeceğim. 

Afrika: "Maske yok, sıkıntı yok!"

Hafta sonu ilginç bir şekilde bir enfeksiyon hastalıkları kongresi vardı. Orada bir oturumda görevim vardı benim de. Oturum “Dünyada Covid” adını taşıyordu ve İtalya’dan, Sırbistan’dan, İran’dan, Bosna Hersek’ten, Türkiye’den ve son olarak da Afrika’dan birer konuşmacı vardı. Diğerleri ülkelerinde olup bitenleri özetlediler. Bunların içinde Türkiye’den konuşmacı Ege Üniversitesi’nden Sayın Prof. Dr. Raika Durusoy idi ve Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’nda öğretim üyesiydi. Onun konuşmasından öğrendiğimiz, özellikle İzmir’deki gelişmelerden bahsederken Ege ve 9 Eylül Üniversitelerindeki PCR laboratuvarlarının artık kapasitelerini aştığını, şu son 10 gündür inanılmaz test yaptıklarını öğrendik. Demek ki son günlerde İzmir civarında çok yoğun test isteği oluşmaya başlamış. Daha ilginci ve vurgulamak istediğim Afrika’nın durumunu özetleyen Mali’li bir hekim, Dr. Sunkaldo Dao’nun söyledikleri. Dr. Dao, İzmir’deki bir ekiple iş birliği yapan, yayınları olan bir araştırıcı ve Afrika’daki durumu anlattı. Afrika’daki durumu anlatırken altını çizdiği noktalar biraz çarpıcı; bir kere Afrika’da bölgeler arası fark olduğunu söyledi. Yani kuzey ve Magrip ülkeleri ile Güney Afrika gibi güneydeki Afrika ülkelerinde hastalıkla ilgili çok ciddi yayılmalar bildirilirken batı ve orta Afrika’dan fazla bir ses çıkmadığını ve Afrika’da herkesin merak ettiği ve kendisinin merak ettiği sorunun da Afrika’da vakaların neden umulanın altında olgu bildirildiği. “Nasıl oluyor da Afrika Covid’i hafif atlatıyor?” gibi bir soru geldi. Doktorun da dediği, “bu böyle değil, bizde bir kere reaktif PCR cihazı ve laboratuvar çalışanı eksiği var. Kısacası test yapmadığımız için bir şey saptayamıyoruz”, bunu çok net olarak söyledi. “Maske yok, maske olduğu zaman da birtakım Afrika’daki kültürel nedenlerle maske kullanımı çok az” dedi. İnsanlar maskeyi ellerinde, bileklerinde, boyunlarında taşıyorlar ve örneğin aile bireyleri bir araya geldiğindeyse birçok Afrika kültüründe maske takmak ve ailesiyle maskeyle birlikte oturmak ayıp ve yapılmaması gereken bir şey sayıldığı için herkes kalabalıkta, aile ortamlarında maskesini çıkarıyormuş.

ÖM: Yani maske yok, sıkıntı yok!

SB: Evet, ama daha da çarpıcı olan, aşı konusunda “Mali’ye ve Fildişi Sahili’ne Covacs üzerinden gönderilen aşıların hepsinin tarihleri geçmiş” dedi. Şimdi çok çarpıcı ve çok tuhaf bir durum bu yani Afrika’ya gerekli aşı gitmiyor, gittiği zaman da sorunlu bir halde gidiyor.

ÖÖ: Bu ne, yardım aşıları mı peki? 

SB: Evet, yardım aşıları “Covacs aşılarının tarihi geçmiş ve bu nedenle kullanmadık” dedi. Şimdi bu… 

ÖÖ: İsrail-Filistin arasında da bu tartışma olmuştu, Filistin’e vereceklerdi, reddetti Filistin.

SB: Evet, sizin başlangıçta, bu Korona Günleri’ne başlamadan söylediğiniz adaletsizlik, eşitsizlik, batı dünyası ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki fark, oraya bakış çok çarpıcı bir şekilde bu pandemi sırasında da ortaya çıkıyor. Bir başka konu bu da Sudan’la ilgili; Sudan’a UNICEF üzerinden gönderilen aşıları ileten ve orada bu aşı lojistiğini yöneten kişilerin bir raporu yayınlandı. Bu raporu göre gidiyorlar, işte orada kasabalarda kasabanın yetkilileri, o yörenin, o köyün, kabilenin büyükleriyle oturup konuşup “bu aşıyı getirdik size, aşı olun” deyince -özellikle kırsal bölgedeki bir yerleşim biriminde yaşananları özetlemişler- kasabanın yetkililerinin dedikleri şu: “Bize aşıyı getirdiniz de her şeyden önce bizim bu yöremizde, ülkemizde önce bir yağmurların durması lazım”, çünkü alışılagelmişin dışında aşırı yağmur yağıyormuş. “Bu yağmur ne zaman duracak?” sorunu var, çünkü her şeyi altüst ediyormuş. Çünkü beklenenin üzerinde, durak bilmeyen yağışlar. İkincisi, “bizde ciddi olarak beslenme sorunu var”. Üçüncüsü de “evet, anlattınız pandemi önemli bir şey ama bizim çocuklarımız zaten yıllardan beri başka nedenlerden ölüyor” diyorlar. Yani “aç karna aşı olmanın da bir anlamı yok” demişler. Böyle birtakım çarpıcı, oldukça sert gerçekler bildirilmiş Sudan’da UNICEF yetkililerine. 

Omikron nereden çıktı? 

Gelelim şu omikron konusuna; özellikle omikron dediğimiz zaman bu nereden çıktı? Bir kere varyantların gruplandırılması var; bunların içinde “VOC”, yani “variant of concern” gibi endişe edici varyantlar sınıfına alındı DSÖ tarafından. Önce 30 kadardı, bu sabah itibariyle sadece S bölgesinde net olarak 35 tane mutasyon var. İlginç ve çarpıcı olan önemli bir nokta, bu kadar fazla, “spike protein” dediğimiz S proteinin, yani vücudun virüsün hedef aldığı hücreye tutunmak için kullandığı yüzeyindeki çıkıntılarda, burada 35 tane mutasyonun, farklılaşmanın, değişimin olması. Bu şimdiye kadar SARS-CoV-2 virüslerinin hiçbirinde görülmemişti. Bu nedenle çok dikkat çekti, ilgi çekti, insanlar alarma geçtiler. Ancak Dünya Sağlık Örgütü hafta sonu yaptığı açıklamada, sizin de belirttiğiniz Afrika ülkelerine, bu virüsün görüldüğü ülkelere ya böyle seyahat kısıtlamaları oluyor ya da onun komşularına uçak seferleri durduruluyor gelişmekte olan ülkeler tarafından. “Bunun için, bu karar için erken, gerek yok” diyorlar. Zaten Güney Afrika yetkilileri de bunu belirttiler; “böyle bir ambargo uygulamayın bize” diye. 

ÖM: Bizzat cumhurbaşkanı söyledi; “evet, yani bu varyant dünyaya yayılacaktır, kısıtlamayı kaldırın, bir ada ülkesi değilseniz önlenemez” dedi. 

SB: Çok da doğru tabii söyledikleri.

ÖM: “Saflık olur” diyor yani. 

SB: Tabii bu ya saflık ya da çok göstermelik. DSÖ de zaten bunun altını hafta sonu çizdi ve “şu anda bu virüsün ne olduğu ne bittiği, evet, bu mutasyonlar varlar ama bunların gerçek hayat verilerinde ne tür olumsuzluklara yol açacağı incelenmeli” dedi. Bilinen bir şey var; bu yeni varyantla bu virüs daha hızlı yayılmakta ama bu yeni varyantın daha ağır hastalık yapıp yapmadığını, mevcut aşılardan ya da mevcut monoklonal antikorlar gibi tedavi yaklaşımlarından kaçıp kaçmadığını henüz bilmiyoruz; olabilir ama olmayabilir de. Bunun bilimsel olarak gösterilmesi lazım. Büyük bir olasılıkla bunlar bu hafta sonuna kadar ortaya konulacaktır. Yine bu varyantla ilgili söyleyebileceğim, bunun olumlu tek tarafı PCR’da daha kolay saptanıyor olması. Bu ne demek? Belki ayrıntı ama şimdiye kadar varyantlar şöyle belirleniyordu; PCR’da pozitif bulduğunuz, yani saptadığınız bir virüsün dizi analizini yapıyordunuz. İlginç olan bu yeni varyantı tanımlamak için dizi analizi yapmanıza bile çok gerek yok. Çünkü PCR testinde virüsün üç bölgesine -nükleokapsit bölgesine, envelop bölgesine ve D spike bölgesine, yani N, E ve S bölgesine- ait araştırma yapılıyor. PCR’da bu üç bölgeye ait bir pozitif saptamanız lazım ama bu yeni varyantta, bu S bölgesinde 35 tane mutasyon olduğu için S bölgesi saptanamıyor. O zaman PCR’ınızda N ve E’si pozitif olan S’si negatif olan pozitifliklerin bu varyant olduğu anlaşılıyor. Yani bu kadar yoğun mutasyon tek bir PCR’la tanıda böyle bir kolaylık getirdi. Bunun dışında acaba klinik olarak daha ağır mı seyrediyor? Bu sabah Avusturalya’da az sayıdaki hastadan birtakım bilgiler internet ortamına düştü. Söylediklerine göre daha hafif seyrediyor ama, siz de belirttiniz, olgular yüksek nabızla seyrediyor. Buna karşılık az sayıdaki olguda, diğer Covid virüslerinde çok sık görülen ve ayırt edici, tanıda önemli olduğu artık kabul edilen koku ve tat alma kaybı görülmüyor. Bunlar önemliymiş bu omikron virüsü varyantı için. “Nereden çıktı?” diyeceksiniz. Özellikle bu varyantların oluşumu hep başından beri vurgulanıyor; kronik hastalığı olan, uzun süre Covid’le yaşayan olgularda, vücutlarındaki virüsün mevcut antikorlara, oluşan antikorlara karşı savaşı sırasında diye. Hatta bir yayında bu omikronun oluşumuyla ilgili, omikron virüsü için şöyle tanımlama var: “Biz ne antikorlar gördük!” gibi düşünebilir virüs demişler. Yani antikorlar oluşuyor, o antikordan kaçıyor, bu kaçma sırasında da mutasyonlar meydana geliyor. Tabii çok fazla mutasyon var, bu çok ilginç bir şey, sadece S proteinle böyle 35 tane… Diğer bölgelerde de mutasyonlar var, bu mutasyonlarla acaba replikasyonu daha mı hızlanacak? Bunu bilmiyoruz. Böyle bir özelliği olan ve üzerinde araştırmaların yoğun bir şekilde bu hafta da süreceği ve bir hafta içinde bütün bu değişimlerin virüse ne tür özellikler kazandırdığını daha iyi anlayacağımız bir yeni varyant. 

Omikron, Güney Afrika'dan mı yayıldı?

ÖM: Bir de BBC’den bir haber ilave edeyim izninizle; haber “Koronavirüs varyantlarında vaka sayılarının artması mutasyon riskini de arttırıyor” diyor ve hastalık kontrol ve önleme merkezlerinde bazı mutasyonların da yeni varyantlara yol açacağı şeklinde bir haber de vermiş BBC.

SB: E tabii, şimdi bakın burada biraz daha beklersek, genelleme yapmadan -ben daha temkinli gidiyorum çünkü- Güney Afrika’da haftada saptanan olguların yanında bunun çok daha fazla saptandığı bildirildi. Bir, Güney Afrika daha fazla test yapmaya başladı, imkanlar sağlanıyor. İşte bir tane PCR cihazı olan merkezde şu anda 30 kadar PCR cihazı varmış. Şimdi testi daha fazla yaparsanız daha fazla pozitiflik saptarsınız. Buradan kaynaklanabilir, bunu görmek lazım. Buna karşılık biraz önce bu omikron varyantına Güney Afrika’dan Hong Kong’a giden ve Hong Kong’da ortaya çıkan bir olgu denmişti ama giden kişinin kaldığı oteldeki personel taranmış ve hepsi omikronla olmak üzere umulanın çok daha üzerinde pozitiflik saptanmış. Demek ki kolay yayıldığı yadsınmaz bir gerçek ama bunu izleyip göreceğiz. Tam bir genelleme yapmak şu an için doğru değil ama birçok ülkede saptanmaya başlandı. Saptandığı ülkeler arasında işte Belçika, İngiltere, Hollanda, Avustralya, Almanya, İtalya ve Çekya var. Birçok ülke de sınırlarını kapıyor, sayıları gittikçe artıyor. Ülkemizde de böyle bir karar alındı. İngiltere, Fransa, Hollanda, Kanada, ABD, İtalya, Fas, Suudi Arabistan, Angola, Brezilya -hepsini saymayayım-, Rusya, bunlar kapadılar. İsrail yabancılara tam olarak kapadı. Örneğin yapılan açıklamada ABD -Derin Alart’tan gelen mailde vardı- Güney Afrika, Botswana, Zimbabwe gibi ülkelerden gelenlere sınırlarını kapadı ama ABD vatandaşı ya da yeşil kartı olanlar için değil. Demek ki Afrikalı olanlar giremeyecek ama o ülkeden gelen kendi vatandaşlarını alacaklar. Bu nasıl bir önlem? Bunu anlamak mümkün değil. Bir de kısıtlamaların cuma günü açıklandığını görüyoruz ama uygulama pazartesi’den başlayacakmış, bugün başlayacakmış ABD’de. Demek ki omikron hafta sonları çalışmıyor diye insanlar dalga geçiyorlarmış.

ÖM: Evet, yani çok büyük bir riyakarlığın da hakim olmaya devam ettiği de aşikar. Bunun üzerinde sık sık durmaya çalışıyoruz diyeyim. 

SB: Çok haklısınız ve bu riyakarlığın örnekleri o kadar çok artıyor ki insan ne diyeceğini bilemiyor gerçekten. İsviçre’de 50 yıldır en fazla katılım görülen bir referandum yapıldı. Bu HES kodu gibi aşılandığınız ya da PCR testinizin negatif olduğuna dair bir “Pass”, bir belge üzerine. İsviçre’de “bu uygulansın mı uygulanmasın mı?” referandumu yapıldı. %62-63kadar “evet” oyuyla kabul edildi. Bu tabii İsviçre’deki aşırı sağda birtakım eylemleri düzenleyen örgütlerin ya da partilerin bir yenilgisi olarak kabul edilmekte. Almanya’da, Münih’de durum hiç iç açıcı değil çünkü ilk kez farklı bölgelere, eyaletlere -işte ‘land’ dedikleri- farklı yerleşimlere hasta göndermeye başladılar. 17 kasım’da başladı bu işlem. Yani Münih’teki hastaneler dolduğu için artık hastaya bakamıyorlar, alamıyorlar, başka yere yolluyorlar. Almanya gibi bir ülkede ilginç bir şey. Biraz önce “uçuşlar yasaklandı” demiştim; Fas’tan Casablanca havaalanından bir haber var; Fas “üç saat sonra uçuşlar durdurulacak” diyor ve Casablanca’ya gelen Fransız turistler, bunlar döneceklerken birdenbire uçak biletlerinin fiyatı –sıkı durun- tek yönde, Casablanca’dan Paris’e uçuşları 152 Euro’dan 1340 Euro’ya çıkmış! Yani insanlar, maşallah, böyle en ufak bir kriz anında bunu kara dönüştürmeyi biliyorlar ve seviyorlar. 

ÖM: Alice “riyalar” diyarında!

Avrupa'da Covid tedbirleri yeniden artırılıyor

SB: Çok iğrenç bir şey! Yani insan ne diyeceğini şaşırıyor. Almanya Sağlık Bakanı John Spah “bu kış sonuna dek Almanya’daki herkes ya aşılanmış olacak ya hastalanmış olacak ya da ölmüş olacak” dedi. Çok çarpıcı, damga vurur gibi bir tanımlama, ilginç! Fransa’da gıda bankaları oluşturulmuş, bu bir dönem sanatçı Coluche’ün geliştirdiği, Gönül Restoranları gibi bir oluşum vardı, ona benzer bir şekilde 79 banka üç günlük bir bağış toplama kampanyası sırasında, özellikle alışveriş merkezi müşterilerinden, merkezdeki müşterilerden -herhalde stand kuruldu- dokuz bin topladı. Bu toplananlarla 2021 yılının sonuna kadar 2.1 milyon insana yardım yapılacakmış. Bir haftada yaklaşık 10 ton toplanmış ki bu 23 milyon yemek demekmiş, buna tekabül ediyormuş. Yine Fransa’da bir haftada kapatılan sınıf sayısı -Covid çıktığı zaman, farklı yörelerde farklı uygulamalara göre kapatılan sınıf sayısı belirli sayıda, bir ya da iki taneydi- dört bin kadardı, bir hafta içinde bu sınıfların sayısı 8890’a çıktı. Fransa, açık alanlarda maske uygulamasını kaldırmıştı, bazı şehirlerde zorunlu hale getirdi. 

Afrika’dan bahsettiğim Dr. Dao, durumun ne kadar vahim olduğunu ve nasıl yokluk içinde mücadele etmeye çalıştıklarını ve edemediklerini söylemişti. Örneğin Afrika’da sağlık çalışanları arasında genelde %27’ymiş aşılama oranı, yani ülkenin ¼’ü aşılanıyor. Bu birçok ülkede eleştiriliyor, bu eleştiriler konusunda bir şey söylemek istiyorum; biraz önce sizin de dediğiniz Güney Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, şimdi bir de Güney Afrika Sağlık Bakanı Joe Phaahla var, durdu ve bu açıklamayı yaptı bu omikronla ilgili, hemen paylaştı bu veriyi, hiçbir şeyi gizlemedi. Benzer şekilde Çin’de de 12 Şubat 2020 yılında saptanan ilk virüsün dizi analizi ve sekansı paylaşılmıştı. Yani sürekli olarak “bu gelişmekte olan ülkeler her şeyi saklarlar, her şeyi kötü yaparlar, doğruyu söylemezler” deniyordu ama şu pandemi döneminde iki tane örnek olacak davranışın biri Çin’den, diğeri Güney Afrika’dan geldi. Ellerindeki bilgiyi anında paylaştılar, uyarılarını yaptılar ve insanlığı bu konuda alarma geçirdiler. Yani bu da unutulmaması gereken bir nokta herhalde. Çin konusunda, Çin’de alınan önlemlere ait birtakım bilgiler geliyor; çok çarpıcı, çok şiddetli ve sert bir mücadele yöntemi sergiliyor Çin. Örneğin bir kentte Covid’le ilgili dolaşım yasağı geldiğinde şöyle bir uygulama yapıyorlarmış; bütün trafik lambaları anında kırmızıya dönüyormuş, böylece kimse hareket edemiyor, yani trafik duruyor. Bir tren kırsal bölgeden geçerken, eğer test yapılacaksa, tren durduruluyor, treninin içindeki herkes test yapılana ve test sonuçları alınana kadar tren yerinden kımıldamıyormuş, herkes duruyor. Disneyland varmış Çin’de -bilmiyordum- herhalde Pekin ya da Beijin’de, oradaki Disneyland’de bir tane olgu saptandığında o hafta içinde ya da o gün içinde bu eğlence parkını ziyaret eden 33 bin kişinin tamamı teste tabi tutuluyormuş. Bir de bir kentte diyelim ki pozitiflik saptandı, oradan diğer eyaletlere gelen olursa karantinaya alınıyorlar. Evet, biliyoruz, işte Fransa’da, Türkiye’de, İngiltere’de bir hafta, beş gün; Çin’de 28’le 56 gün gibi uzun bir süre karantinada tutuluyorlarmış. Yani çok sert önlemler alıyorlar ve bunun sonucunda da Çin’de günde en fazla 20 olgu saptanıyor. Israrla batı yetkilileri Çin’den gelen haberlerin ne kadar doğru olduğu konusunda kuşkuları olduğu, şüpheleri olduğunu vurgulasalar da böyle de bir gerçek var. 

ÖM: Peki, bir de şeyi soracağım, lunapark hız treni, roller coaster da durduruluyor muymuş Disneyland’da? 

Pandemiyle birlikte kadına karşı şiddette artış

SB: Onu bilmiyorum ama BM/UN Woman, 12 ülkede, pandemi döneminde kadınların yaşadıklarına dair bir rapor yayınladı. 13 ülke; hızla okuyorum, Arnavutluk, Bangladeş, Kamerun, Kolombiya, Fildişi Sahili, Ürdün, Kenya, Kırgızistan, Fas, Nijerya, Paraguay, Tayland, Ukrayna. Buna göre, pandemi döneminde 10 kadından dördü açık alanlarda saldırıya uğradıklarını, taciz edildiklerini söylüyorlar; dört kadından bir tanesi evde de şiddete uğradıklarını, 10 kadından yedi tanesi partneri, eşi tarafından fiziksel ya da sözlü hakarete ya da saldırıya uğradığını söylüyor. 10 kadından altısı cinsel saldırıya uğradığını söylüyor. 10 kadından üçü de şiddete uğradığını, yani bu izolasyonların ve kapanmaların sonuçlarıyla ilgili olarak kadınlar açısından oldukça dramatik birtakım raporlar çıkıyor pandemi döneminde. Noel yaklaşıyor, işte birkaç gün içinde aralık’a gireceğiz ve batı dünyası, Hıristiyan dünyası Christmas’a, Noel’e hazırlanmakta. "Noel’de ne yapalım, nasıl Covid’i durdururuz?” raporları yayınlanıyor. “Vaccin, vaccin, vaccin” demişler, üç doz aşıyı böyle tanımlıyorlar. “Kendimizi izole edelim, daha küçük hindi ısmarlayalım ve soğuk da olsa muhakkak pencereleri açıp havalandırma yapalım” gibi gariplikler var. 

Son değineceğim nokta da Çin’de bilebildiğim kadarıyla Türkiye’den Bilkent Üniversitesinin katıldığı bir konsorsiyum oluşturuldu ve bu oluşum Covid-19 hastalarının eşleri, partnerleri, aynı ortamda beraber yaşadıkları, aynı evde yaşadıkları ama Covid bulaşmayan insanları incelemeye başladı. Şimdiye kadar 500 küsur insan bulundu, yani bulaş olasılığı çok yüksek olan birtakım bireylerde ne var da bunlarda direnç var, onu araştırıyorlar. Tabii, eğer böyle bir şey bulunursa hem tedavi hem korunma açısından çok önemli olacak. 11 Kasım günü Nature’da çıktı bunun duyurusu. Bir de fotoğraf var; fotoğraf Türkiye’den bir fotoğraf: Bir çift var, kadın maskeli yanındaki erkekte ise en ufak bir korunma, maske yok, güle oynaya ilerliyorlar. Bu tarz eşlere bakıp hani yoğun viral yükü olan kadın ya da erkeğin partnerinde eğer bulaş yoksa bunun genetik bir özellikten mi kaynaklandığını araştırıyorlar. Ön bulgular çıkmaya başladı, dirençle ilgili birtakım genler saptanıyor ama bunun genellemesini, ne denli gerçekten koruyucu olduğunu herhalde ileride daha net gösterecek araştırmalar sürüyor. Burada durayım ben isterseniz. Haftaya böyle başladık. Size iyi günler ve iyi yayınlar dileyeyim. Omikronu takip etmede, önümüzdeki hafta herhalde daha gerçekçi birtakım bilgilerini yansıtma olanağı bulacağız diye düşünüyorum. 

ÖM: Çok teşekkürler.

SB: Ben teşekkür ederim, iyi yayınlar!

ÖÖ: Görüşmek üzere.

SB: Teşekkürler, sağ olun!